Bir toplum oluşurken, yerleşimi nedeniyle coğrafyası zamanla tarihleşir. O tarih böylece bir coğrafya kazanmış? olur. Oysa coğrafya-tarih ilişkisi içinde yerleşikleri daha derinden etkileyen ve genelde sözlü kültür içinde var olan bir şeyler vardır. İşte o şey halkın "evvel zaman" dediği şeydir.
Simgeler ve kavramlar yoluyla algılanan, biriktirilen, yorumlama aracı ve yaşamsal alanda bizi dik tutacak öğreniden söz etmek istiyorum. Gizilden söz ederken; büyük inisiyeleri kurmuş, ayakta tutmuş, yaymış olan peygamberlerin veya reformcuların gizli faaliyetlerini, gizli doktrin ve derin bilgiyi işaret etmek istiyorum. İşte ezoteriktradisyon (içrek gelenek) denilen veya mysteres (sırlar) doktrini diye adlandinlan alan; çözümlenmesi ve anlaşılması çok zor olan bir toplumsal bellektir. O işaret(ler) gizil olandır. İşte halkın "evvel zaman" dediği de tam budur; "Bir varmış, bir yokmuş..." diye anlatılanlar yani.
Hemen hemen her uygarlıkta kendine özgü bir öğreni yolu vardır. Bir zahiri (görünen) bir de batini (görünmeyen-gizli) söylem vardır. İslamiyet öncesi ve sonrası Anadolu kültürüne, anıtlarına, yapı taşlarına, eşyadaki simgelere boş gözlerle bakıp durmuşuz yüzyıllar boyunca.
Bu sırları ortaya çıkarmak zor iştir... Çünkü onlar, en baştan beri var olanlar olarak günümüzde belleğimizin üzerinde birtakım değişimlere uğrayarak bizi etkilemekte, var olmakta direnmektedirler.