Fikret Mualla bir kentli olarak doğmuş, kısa bir Ayvalık macerası dışında yaşamının son beş yılına kadar hep kentte yaşamış; Almanya ve İsviçre kentlerindeki yıllarını bir kenara bırakırsak, ömrünün en büyük bölümünü İstanbul ve Paris’e paylaştırmıştır. İki kentte de sürekli bir işi olmadan, kente dışarıdan eklemlenmiş ve onun bohem bölgelerinde nefes almaya çalışan (İstanbul’da Beyoğlu, Paris’te Montparnasse ve Montmarte) topluma göre aylak, bir ressama göre çalışkan, kentin fırsatlarıyla değil, hep düşkünlükleriyle karşılaşan bir sanatçı olmuştur. Bununla birlikte kendisini kente ait hissetmiştir. Resimlerinin tamamı kente ilişkindir.
Mualla’nın sanatında, kentin parlak noktalarından çok, çoğu ressamın çizmeyi düşünmediği ya da çizmeye değer bulmadığı kentin kıyı köşe mekanları yer alır. Fikret Mualla bu kıyı köşe kent mekanlarını farklı perspektiflerden resme döker, bıkmadan defalarca çizer. Yine de birbirine en benzeyen, kendini en yinelediği resimlerinde bile mutlaka sıradışı ve farklıdır.