Yanı başında yükselen Nişantaşı’nın konak ve apartmanları nasıl görkemli bir zenginliği yansıttıysa, Teneke Mahallesi’nin kulübeleri de aynı ölçüde görkemli bir yoksulluğa ev sahipliği yapmıştır. 19. yüzyılın sonunda kurulan ve 1980’lerin ortalarında yaşanan büyük dönüşüm sonucu ortadan kalkan bu mahalle, en temel ihtiyaçlarını dahi güçlükle karşılayabilen yoksul hanelerin yaşam alanı olmuştur.
Egemen Yılgür, etnik ve sosyal yapısını 1950’lere kadar muhafaza eden mahalle sakinleriyle yaptığı görüşmeleri temel alarak, mahallenin farklı etnik gruplarına dönük önyargılara, 1950 sonrasındaki göçle karmaşıklaşan nüfus yapısına, yoksulluğun etnik ayrımları ortadan kaldıran birleştirici etkisine dair çarpıcı bir tablo sunuyor. Yılgür’ün yaptığı araştırma mandıracılık, bostancılık, arabacılık, hurdacılık, leblebicilik, düğün müzisyenliği, sepetçilik, kalaycılık, kürdancılık, ölü yıkayıcılık, şerbetçilik, karaborsa bilet satışı, yanmış kömür toplama, yoğurtçuluk, iple diş çekme, seyyar berberlik, kurşunculuk, halk hekimliği gibi enformel sektörden işler ya da fabrika işçiliği yapan mahalle sakinlerinin kendine özgü yoksulluk biçimini, yani “teneke mahalle yoksulluğu”nu farklı yönleriyle ele alıyor. “Nişantaşılılaşma” sürecinde en alt gelir grubunda yer alan mahalle sakinlerinin mahalleden ayrılmak zorunda kalmasıyla gelen çözülmeyi ve yabancılaşmayı da inceleyen bu çalışma, idari mekanizmaların devreye girmediği bir kentsel dönüşüm sürecinin bile ne denli “yıkıcı” olabileceğini gösteriyor.