Zamanın ve mekânın sonsuzca çeşitlendiği ve bu gelgitler içinde yok olduğu, hayalle gerçeğin, yaşamla ölümün birbirinin içinde eridiği öyküler bunlar. Var mı yok mu bilemediğiniz, zamanın hangi boyutunda, hangi köyün, hangi kentin hangi sokağında olduklarını kestiremediğiniz kadınlar, erkekler, garsonlar, bekçiler, köpekler; zamanda gezen ve gezdikleri yerlerde boşluklar bırakan, şöyle ya da böyle hep var olan gezginler...Hasan Ali Toptaş her kelimeyi ağırlığına, kokusuna, tadına göre seçerek yerleştirdiği öykülerinde, okuru kendi iç dünyasında, öncesi ve sonrasıyla zamanda ve dilin büyülü atmosferinde doyumsuz bir gezintiye çıkarıyor.