Bu dünyada iki önemli olayın oyuncağıyız. Doğum, ölüm... Nereden geldiğini bilmediğimiz bu pençelerden biri bizi bir tokatla hayata itiyor... Öteki, kedi yavrusu yumakla oynar gibi tundan tuna koşturduktan sonra çukura yuvarlıyor...
Hayretler içinde etrafımıza bakıyoruz... Neredeydik? Nereye çıktık? Ve nereye döneceğiz? Yüz yıl yaşayanlar bu muammaların uçlarını bir araya getiremiyorlar... Bu büyük soruların karşısında ak sakal da kundak kadar cahil... Gerimizde ve önümüzde geçilmez iki sınır var: Öncesizlik, sonrasızlık... Bu sınırda bilim ve düşünce duruyor.