“Hakikat hakkında hiçbir şey bilmiyoruz çünkü gerçek bir kuyudadır.” der Demokritos.
Dünya herkesin bir şeyler kaybedeceği bir yerdir ve biz durmadan ararız. Bazılarımız bir anlam arayışındadır. Bazılarımız benliğinde saklı bir anlamı nerde ve nasıl kaybettiğini bilmez ama hisseder. Ömrü boyunca dalıp gittiği her noktadan dünya zoruyla koparıldığında sanki her şey koca bir anlamsızlıktan ibaret kalır. “N’oluyor?” der insan. Hakikaten n’oluyor?
Ölümün, sevginin, pişmanlıkların, yüklerin, kaçışların ve kaybedişlerin izini ellerimizle dünyanın her yanına bulaştırdığımızda da aslında kimsenin görmediği izler bırakırız arkamızda. Bunca hikâyeyle dünya, sonuna yaklaşana kadar sürekli değişir. Sokaktan geçen bir adamın, gülümsediğiniz bir çocuğun, kalabalıkta çarptığınız bir insanın hayatınızın herhangi bir noktasında bir şeyleri değiştirmediğinden emin olamazsınız.
Bu kitabın içinde belki bir şeylere rast gelir ve gürültüden başka bir şey ifade etmeyen hayatta biraz durur, “Şu an n’oluyor?” dersin. Biraz dur ve düşün diye. Sırtını bir yere yasla ve soluklan diye. Her öyküyü arkanda bırakırken bir hayatın izlerini fark etmeden kendi ömründe taşı diye: Oku.