Fatih Sultan Mehmet’in Cem Sultan isminde bir oğlu vardı. Cem Sultan, bilgili, görgülü bir gençti. Şiire, sanata, kültüre meraklıydı. Yaşadığı devrin zenginliğini geleceğe aktarmak istedi. Ebülhayr isimli bir âlimi çağırdı. Ona köy köy gezmesini ve halktan masallar, hikâyeler dinlemesini söyledi. Ebülhayr, dinlediği hikâyeleri yazacaktı. Böylece yıllar sonra yaşayan kişiler, o zamanın dil zenginliğini okuyabileceklerdi.
Ebülhayr, yedi sene boyunca her yeri gezdi. Notlar aldı. Nineleri, dedeleri dinleyip masallar yazdı. Sonunda Saltukname isimli bir eser oluştu. Ebülhayr, Anadolu’yu gezerken Akşehir’e de uğradı. Orada herkes birbirine Nasreddin Hoca’dan bahsediyordu. Bu komik, eğlenceli, bilgili, zeki, hazırcevap adamı merak etti. Herkese sordu. Herkesten dinledi.
Nasreddin Hoca, zamanının en büyük eğitimini almış âlim bir kişiydi. Halka daima doğruyu söylerdi. Bunu yaparken kullandığı komik dil onun en önemli özelliğiydi. Bu yüzden herkes onu çok seviyordu. Ebülhayr, bu komik bilgini Saltukname’sinde anlattı.
Fıkraları dilden dile yayılan Nasreddin Hoca, 13. yüzyılda yaşamıştı. Söylediği sözler, insanlığa ışık tutmuştu. Nasreddin Hoca’nın fıkraları bugün dünyanın pek çok ülkesinde anlatılmaktadır. Onu bize anlatan Ebülhayr’a da, Nasreddin Hoca’ya da büyük bir saygı duyuyoruz.