Ah! O sesin, su gibi, şiir gibi, bülbüle ödünç verdiğin o sesin,
Irmağın kenarındaki o beyaz evde duymuştum onu ilk kez,
Vakit gelen ezan gibi kulağım alışıktı hep o sese,
Rüyamdaki başka bir ses beni uyarıyordu, ayrılık var diye,
Erkenden uyandım, alıştığım seste ayrılık yarası vardı,
Ben bu şiiri yazdığımda sen ölmüştün, kan-yaşı döktüm
Ardından, sensizlik sarktı odama, sesin kaldı içimde…
Hiçbir ses bahara taşıyamadı beni, kışını geri al, üşüyorum,
Düşündükçe içimde bir ürperti, kalan her şey yabancı bana
Sesin kokuyor her gece, ağzın gökyüzündeki dolunay,
Saçlarımda bıraktığın parmak izlerin, nerede kaldı o sesin?
Susmak benim kaderim oldu, yalnızlık bıraktın bana
Dilimi dağda bıraktım, sesin yoksa üşüyorum, ört üstüme sesini
Kuşlar gibi erken uçtun gittin, kanatlarında geri dönülmez levhası
Sis gibi oturdu ayrılık acısı içime, kapanmaz bu yürek yarası
Şimdi o ırmağın kenarındaki eve dönecek olsam da artık o sesi bulamam
Bir zamanlar duyduğum o güzel sesi alıp gitti bulutlar, uçup gitti o günler.