Bu kitabın konusu olan Ortaçağ İslam siyaset düşüncesi, İslam’ın kendine özgü bir sistem geliştirme ve müslümanların dışarıdan aldığı görüşleri bunlarla kaynaştırma gücünün klasik bir örneğini sunmaktadır. Bu anafikirden hareket eden yazar, ideal ve gerçekler arasında salınan İslam siyaset teorilerini doğru yorumlamanın, ancak kurucularının müslüman oldukları gözönünde bulundurulduğunda mümkün olacağını savunmaktadır. Kitapta vurgulanan en önemli tesbitlerden birisi şudur: İslam dünyasındaki çeşitli ilmî ve fikrî akımlara mensup müslüman teorisyenler, hiçbir zaman sistemlerinin merkezine “hukuk” (şeriat, kânun, sünnet, nâmûs) kavramını yerleştirmekten geri durmamışlar; İslam’da siyasî hayatın idealde bir hukuk devletine dayanması gerektiği fikrini daima savunmuşlardır.