Bu kitabın yazarının temel hedefi çocukluğun toplumsal tarihini yazmak. Çocukluğun toplumsal tarihine giden yollardan biri de oyuncak dünyasından geçiyor. Bu kitabın Türk oyuncak sanayiinin tarihine eğilmesinin asıl nedeni de bu. Oyuncak sanayiinin tarihi de çocukluğun tarihi için çok önemli ipuçları vermektedir. Tarih boyunca ortaya çıkan çocuk anlayışları yetişkinlerin çocuk için ürettiği oyuncağa yansımaktadır. Toplum çocuğu nasıl algılıyorsa ona verdiği oyuncakları da öyle üretiyor. Oyalamak istiyorsa oyalayıcı, eğitmek istiyorsa eğitici. "Bizde oyuncak ana babayı yormasın istenir, çocuğun kendi başına oynayabileceği oyuncaklar tercih edilir. Bizde ana babalar çocukla birlikte oynamayı bilmezler. Bizde oyuncak çocuğun ağzını kapamak, komşuya gösteriş yapmak için alınır."
Toplumumuzu ve insanımızı tanımak açısından bu tür gözlemlerdeki sosyo-psikolojik ögeler çok önemli. Çocuğun eline verdiğimiz oyuncak hem çocuğa bakışımızı yansıtıyor, hem de bizim yapımızı ele veriyor. İşte anlamlı bir örnek: "Bizde oyuncağın büyük olmasına önem veriliyor. Küçük oyuncak hiç tutmuyor. Bizim çocuklarımız nedense ille de kamyona, traktöre meraklı. Özellikle kamyon. Bizde büyük oyuncak aranıyor, küçük şey çekici gelmiyor."
Bireysel ve toplumsal oluşumun arkeolojisinde her bulgu paha biçilmez değerdedir. Haber ister çocuktan gelsin, ister oyuncaktan.