Niçin İstanbul değil de "Konstantiniyye" serlevhası naçiz eserimizin adı oldu!.. Çünkü, böylesi yakışırdı. Çünkü hiçbir zaman "İstanbul" feth edilemez. Bu mukaddesat, Feth-i Mübin'den sonra mezkur Beldeye layık görülmüş bir değerli isimdir. Çoğu makale ve tefrikalarda "istanbul'un Fethi" gibi pek yanlış tanıtım başlıkları kullananlar olmaktadır ki bu fevkalade yanlış ve tam manada bir hatadır ki, telafisi gayr-ı kabildir!..
Zira, Hz. Peygamberimiz, Muhammed Mustafa (s.a.v.) Efendimizin mukaddes Hadis-i Şerifleri, "Konstantiniyye"i işaret buyurmuştur. İstanbul'u değil.
Dolayısıyle, naçiz eserimize yukarıda kayda geçtiğimiz adı koymamız, en münasip ve en doğru seçim olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz.
İslam ahlak ve faziletini, Türk'lük şuur ve gururunu en asil şekilde meydana koyan eşsiz Fatih Sultan II. Mehmed Han. Adalet ve müsamahakar oluşuyla da Cihan Hükümdarları arasında en başta gelenlerdendir ki, sırf bu meziyeti dahi bizim tam bir titizlikle çalışıp bu mütevazı eseri meydana getirmemize yetmiştir.
"Doğu-Roma Fatihi ve Büyük Türk Hakanı II. Mehmed Han, Bizans'ın en mukaddes varlığı Aya-Sofya Katedrali'nin önüne geldiğinde, Bizanslılar, başlarında yüksek dereceli Ruhanileri ile birlikte, eşsiz Cihangir'in karşısında ağlıyarak seçdeye kapandıklarında. Genç Türk Hükümdarı, Sultan Fatih, bir el işaretiyle hemen hepsini susturarak, Bizans Patrik'ine hitaben şu tarihi konuşmayı yapmıştır.
(-Ayağa kalk! Ben Sultan Mehmed, sana ve Rahip yoldaşlarına ve bütün Bizans halkına söylüyorum ki; Bugünden itibaren artık ne hayatınız, ne de hürriyetiniz hususunda benim gazabımdan korkmayınız!
Hepiniz Dininizde, mezhebinizde, işinizde, ticaretinizde hürsünüz. İsterseniz Şehirden çıkıp gider, isterseniz kalır, diğer tebam gibi mes'ut ve müreffeh yaşarsınız. Elinde silahı olmayan hiç bir Bizanslı'nın burnu dahi kanamayacaktır.)