Cenâb-ı Hak: “Allah Kur’ân’ı tâlim etti, sonra insanı halketti ve sonra da ona bunun beyanını ve açıklamasını yaptı.” (Rahmân, 1-4) buyuruyor.
Demek oluyor ki ruhlara Kur’ân’ın tâlimi, insanın yaratılışından evveldir. İşte bunun için de Âdem’de olan tecellî, hiçbir yaratılmışta yoktur. Çünkü Âdem: “Biz, hakîkaten insanoğlunu şerefli kıldık.” (İsrâ, 70) sırrına mazhar olmuş ve o Âdem, Rahmân sûreti üzere halkolunmuştur.1
Cenâb-ı Hak, insana lütfettiği bütün nimetleri saydığı bu Sûrede, “Rabbinizin hangi nimetini yalanlayabilirsiniz” ayetini otuz bir kere tekrar ederek her an şükretmemiz gerektiğini bize hatırlatıyor.
"Bu âyet otuz bir defa tekrar edildi. Cenab-ı Hak bunların sekizini, içinde mahlûkâtın acaib hallerinin, sanatının inceliklerinin, mahlûkâtının başlangıç ve sonlarının belirtildigi âyetlerden sonra zikretti. Yedisini, cehennemin yedi kapısına karşılık, içinde cehennem ve cehennemin zorluklarının belirtildiği âyetlerden sonra getirdi. Bunların azap âyetlerinden sonra getirilmesi münasip oldu. Çünkü bunlardan korkup korunmak, anılan nimetlere denk nimetlerdir. Yahut da cehennem sıkıntılarının düşmanların başına gelmesi, nimetlerin en büyüklerindendir. Bu yediden sonra, cennetin sekiz kapısına karşılık olarak cennet ve cennetliklere dair sekizini, daha sonra da bunlardan başka iki cennetle ilgili olarak sekizini zikretti. İlk sekizine kim itikad eder, gereğince amelde bulunursa her iki sekizde vaadedilen nimetleri hak eder. Allah onu yedi âyette geçen cehennem sıkıntılarından korur."