Unuttuklarımız vardır. Üstü kapanmış önceliklerimiz vardır. Hayata dair bir kısım takıntılarımızın bizi sürüklediği çıkmazlar vardır. Yitirdiğimiz gerçeklerimiz vardır. Hepsini bir araya topladığımızda ortada bir yanılgı vardır. Bu yanılgı hayatın her alanında ve zamanın her deminde kendisini bir şekilde belli etmekte. Beslendiğimiz kaynağı iyi tercih etmediğimizde sığınacağımız limanı da yanlış liman olarak tercih ediyoruz. İşte bu vasatta bazen bir hasbihal bazen bir olay bazen de bir kitap tokmak gibi iniyor kafamızın orta yerine. Şu an o tokmak hükmündeki kitabın adı "Rahmet ikliminden esintiler"
Besleneceğimiz kaynağı iyi seçmeliyiz dedik. En iyi kaynak kelamı kadim olan, Rahman'ın kelamıdır. Bu ilahi kelamın kitabi şekline Kur'an diyoruz. Hayata, zamana, kişilere ve olaylara Allah'ın bak dediği yerden bakmak gerekiyor. Bugüne kadar bu konuda eksiklerimiz olabilir. Bir kısım yanlış yaklaşımlarımızda olmuş olabilir. Fakat bu hal hakikate tabi olmaya mani değildir. Geç kalmış sayılmayız. Bu anlamda ısınma hareketleri babında "Rahmet ikliminden esintiler" ile başlayabiliriz. İnsan için gerekli olan bütün vitamin ve proteinleri bünyesinde barındıran, yaşamak için gerekliliği şart olan oksijen hükmünde olan, Rahman'ın has kulu olmanın olmazsa olmazını yerine getirip ana kaynağımıza dönmeliyiz.
Kulluk yürüyüşümüzün temel dinamiklerini ele alıyor müellif, ilk olarak. İrfan ve marifet boyutu ile insan ile Allah ilişkisi, tabiat ile Allah ilişkisi ele alınıyor. Yaşanabilir bir dünyanın nasıl mümkün olacağı ile ilgili ipuçları veriliyor. Sorumluluklarımız hatırlatılıyor. Biz iyi olursak dünyanın iyi olacağı gerçeğini hatırlatıyor müellif. İnsanların unuttuğu bir başka gerçek çarpıyor gözlerimize; halife olmak. Kendi kıymetini bilmek. Kendini bilmek. Ahiret yokmuşçasına yaşanan bir hayatın hüsrana gebe olduğunu hatırlatıyor bizlere.
Müslümanların Yahudileşmemesi için Kur'an'dan dersler yapılıyor ikinci bölümde. Yahudi zihniyetin bir şekilde Müslümanlara bulaştığı gerçekliği üzerinden hakkı ve sabrı tavsiye babında çok mühim bir konu. Bir dönem bütün kavimlere üstün kılınmanın sebepleri ile birlikte gerektiği gibi kulluk yapılmadığında köle durumuna düşülebileceği gerçeğini görmemiz gerekiyor. Hakka tabi olanların önünde hiçbir engelin duramayacağını ve zalimlerin bir şekilde bertaraf edileceğini hatırlamak gerekiyor. Her toplumun Samirileri olduğuna dikkat çekiyor müellif. Samirilerden ve samirileşmekten sakınmak gerekiyor. samirileşme tehlikesini hatırlatmak gerekiyor. Kurtuluş gemisi imanın kendisidir. İman olmadan kurtuluş olmadığını insanlara hatırlatmak gerekiyor. Allah'ın emir ve yasaklarına teslim olmuş bir mümin imanı ile yaklaşmak gerektiğini hatırlatıyor müellif. Yahudilerin emri ve yasaklara yaklaşımı; akıl oyunları mantık yürütmeler ve nefislerine göre yorumlamaların sonuçları ayetler ile okuyucuya uyarı niteliğinde sunuluyor.
Gündeme dair Müslüman bakış ise kitabın hatimesidir. Toplumsal yozlaşma ve sebepleri irdelenip çözümleri sunuluyor. Seküler anlayışın sebep olduğu ahlaki yozlaşma üzerinde duruluyor.
Kürt sorunu ile ilgili farklı bir yaklaşım göze çarpıyor. Libya devrimi günlerinde yazılmış, halk hareketlerini destekleyen ve siyasal analizler ile bir sonraki süreç ile ilgili öngörüler içeren bir yazı ile devam ediyor. Suriye'deki ayaklanma ile ilgili olarak, Esad rejiminin zalim bir dikta yönetimi olduğu ve her zalimin kendi isyanını doğurduğu görüşü okuyucu ile paylaşılıyor.
Ferhat Özbadem