Komünist sistem nasıl bir “sekülerleşme” modeli öngörüyordu? Sekülerleşme, Ka¬tolik ve Ortodoksluğun tarihî olarak din-devlet ilişkileri, siyasi örüntüler ve ulusal kimlik üzerinde son derece etkili olduğu iki post-komünist ülkede, Polonya ve Rusya’da neye tekabül ediyor? Katolik Polonya Batı Avrupa paradigması içinde ele alınabilir mi? Kiliselerin kamusal alanda son dönemde artan etkisi nasıl açıklanmalı? Komünist rejimlerin çözülmesinden sonra ortaya çıkan yeni durum, sekülerleşme sürecinin temel kavramsallaştırmalarına bir meydan okuma mı? Ya da bu ülkeler için farklı sekülerleşme modelleri mi söz konusu?
Kitap, bu sorulardan hareketle, Polonya Katolik ve Rus Ortodoks kiliselerinin kurum¬sal yapısı, değişen ve dönüşen söylemleri, devlet ve farklı siyasi ve sosyal aktörlerle kurduğu ilişkileri ve faaliyetleri irdeleyerek farklı sekülerleşme örüntülerinin yeni dönemde aldığı biçimi açıklamamıza imkan sağlıyor.
Komünizm öncesi ve komünizm dönemi tarihsel arka plan, ki¬liselerin ulusal kimlik inşasındaki özel rolü, diğer dinî gruplara bakışı, eğitim, medya ve hukuk alanın¬daki müdahaleleri ve kamusal alandaki rolleri gibi pek çok konu bu çerçevede ele alınıyor.