Hem çocuklar hem de ebeveynler tarafından ilgiyle takip edilen yazar Saniye Bencik Kangal’dan her yaşın kalbine dokunacak yepyeni bir eser…
«Yavrum hadi, geç kalıyoruz!» cümlesinin sıkça tekrarlandığı, çocukların kahvaltıda yumurtasıyla uzun uzun bakıştığı sabahlar size de tanıdık geliyor mu? İşte tam da böyle sabahların yaşandığı bir eve konuk oluyoruz. Bu evde, annesinin sabır taşının çatlamaması için elinden geleni yapan Mete’nin eğlenceli öyküsüne tanıklık edeceksiniz. Bir yandan da kendinize sormadan edemeyeceksiniz: Annelerin sabır taşı çatlarsa ne olur?
Bu eğlenceli öykü, sabahları yumurtasıyla bakışmayı seven, hayal kurarak yavaşlayan çocuklar ve sabrı tükenmek üzere olan anneler için.
Annesinin telaşına inat, kendi ritminde yaşayan Mete’nin bir sorunu var: Annesinin sabır taşı çatlamak üzere. Ama paniğe hiç gerek yok. Mete’nin bir planı var elbette: Sabır taşını bulup yedekleyecek. Sorun şu ki… Sabır taşının neye benzediğini hiç bilmiyor. Sabır taşının peşinde evin altını üstüne getiren Mete, sonunda aradığından çok daha değerli bir şey buluyor.
Annem bu hayatı jet hızıyla yaşar. Hem çok hızlıdır hem de aynı anda birçok şey yapar. Yemek yaparken telefonla konuşur. Saçlarını tararken video izler. Televizyon izlerken örgü örer.
***
Yumurtanın sarısı yeşil olsaydı nasıl olurdu? Uzayda üretildiği mi sanılırdı? Sahi, uzaylı tavuklar acaba neye benzer? Belki de uzayda yumurtalar, ağaçtan toplanıyordur.
***
Kim bilir, belki de sabır taşı çatlayan annelerin aklı karışıyordur. Yıkanmış çorapları tost makinesinde kurutmaya çalışıyorlardır.
***
Düşünüyorum, gerçekten düşünüyorum ama bir sorunum var. Daha hızlı hareket etmeye çalışırken daha da yavaşlıyorum. Yavaşladıkça aklıma çatlayan bir sabır taşı geliyor.
***
O taş asla çatlamamalı!
***
Ben korkuyla kaçarken sabır taşının sesi gelmeye devam ediyordu.
***
Demek sabır taşı nesilden nesile çatlamadan bugünlere gelmeyi başarmıştı. Peki acaba ne olursa çatlardı?
