“Gepegergin bir tambura teli Nevzat Çelik’in yüreği... Aşkla, ölümle, korkuyla, umutla ve uslu olmayan usuylan... Tınn ettiğinde tel, sanki önceden çizilmiş bir sevkülceyş içinde, şiir değil, bir cenk başlıyor. Sonu yenilgi bile olsa, yüzakı bir savaş... Başka bir imgeyle diyelim ki, sonuna dek gerilmiş yay, ama bir istif ve zamanlama üzre, hedefe oklarını yağdırıyor. Ve bu tarihsel salvoyla, hedefte yeni bir şiir cümlesi çıkıyor ortaya, yeni bir alfabeyle yazılmış bir cümle... Bu, çivi yazısı değil, ok yazısı. Büyük bir gerilimin bütün öfkesini ve sevgisini seferber ederek kaleme alınmış, doğaçtan ve kendisi doğal olan bir olay bu. (...) Can Yücel 1985