Hamdüsena bütün kâinatın yaratıcısı olan Yüce Allah’a, bütün salavatlar onun son elçisi Hz. Muhammed’e (s.a.v.) mahsustur. Nübüvvet zincirinin son halkası olan Allah Resûlü’ne insanlığın saadeti için Allah Teâlâ tarafından kendisine son ilâhî kitap Kur’ân-ı Kerîm verilmiştir. Bu ilâhî kitabı ilk tefsir eden de Hz. Muhammed (s.a.v.) olmuştur. Kendisinden sonra başta sahabe olmak üzere tarih süreci içerisinde her zaman ve her yerde onu anlamaya ve açıklamaya çaba gösteren müfessirler çıkmıştır. Öte yandan Kur’ân’ın i‘câz ve nazmını ortaya koymak amacıyla çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Bu minvalde Kur’ân’ın mucizevî yönüne vurgu yapmakla âyetler ve sûreler hatta âyetin kendi içerisindeki bütünlüğünü ortaya koyan münâsebâtü’l-Kur’ân ilmi gelişmiştir. Kur’ân-ı Kerîm’in incelenen yönlerinden birisi de âyet ve sûrelerin dizilişindeki incelikleri ve bunlar arasındaki ma‘nâ bağlarıdır. Bu hususları ise münâsebâtü’l-Kur’ân ilmi konu edinmiştir. IV. asırda zuhur eden ve zamanla Kur’ân ilimleri arasında yerini alan münâsebâtü’l-Kur’ân ilmi muhtelif eserlerde ve genellikle de dirâyet tefsirlerinde işlenmiştir. Çağdaş müfessirler arasında önemli bir yere sahip olan Muhammed Alî es-Sâbûnî, rivâyet ve dirâyet tefsir yöntemlerini birleştirdiği Safvetü’t-Tefâsîr adlı tefsirinde bu konuya önem vermiş ve tefsirinde geniş bir şekilde işlemiştir. Bu nedenle, onun bu tefsirini Münâsebâtü’l-Kur’ân açısından incelemenin faydalı olacağı kanaatine vardık.