Sinemaseverlerin ve kuramcıların derinlikli çalışmalarına aşina olduğu Mulvey, Saniyede 24 Kare Ölüm’de bizi sarsıcı soru ve yorumlarla karşı karşıya bırakıyor: Fotoğraf ve sinema ölümle olan ilişkimizde neyi değiştirdi? Sinemanın zaman algımız üzerindeki etkisi nedir?
Bu gibi kışkırtıcı sorularla yola çıkan Mulvey, psikanaliz ve sinemayı harmanlayarak filmlere eğiliyor; yönetmenleri ve izleyici türlerini irdeliyor. Saniyede 24 Kare Ölüm, baştan sona, zorlayıcı, düşündürücü ve verimli bir okuma süreci sunuyor.
“Hareketsizlik harekete dönüşüyor; hareket, durağanlığa ve dizin kaydına geri dönüşle beraber tekrar parçalanmak için, ama sadece bunun için, anlatısal zamanın kaydıyla birleşiyor. Sadece fotoğrafik dizinin tekinsiz özellikleri varlığını sürdürmekle kalmıyor; burada daha keskin bir duygu da var: Zaman, yakalanamaz ve sinemada, ‘yaşamı taklit eden zaman’ giderek daha aşikâr bir şekilde ‘ölümün dokunuşlarını taşıyarak’ geri dönüyor.”