Elinizdeki Selçuklu Tarihi, aynı zamanda Türk’ün Türk’le mücadelesi tarihidir.
Türk’ün birbiriyle mücadelesi Türk insanını çok kırmış ama çok da bilemiştir.
Fetihlerin ve göçlerin asıl sebebini bu iç mücadelede aramak gerekmektedir.
Bir hükümdar güç toplamak ve kendisini kabul ettirmek için iradesini ortaya koymalıdır. Fethettiği alan, çevresine topladığı insan iradesinin tezahürüdür.
Selçuklu tarihi gerek yayıldığı geniş sahası ve gerek vasal (bağlı) devletleri itibarıyla dünyada bir örneği yok diyebiliriz.
Selçuklu tarihi, devletler içinde devletler tarihidir.
Türk’ün Hunlardan beri gelen anlayışı, bütün ülke hakanındır ve hakan, bu topraklar üzerinde istediği gibi tasarruf etme hakkına sahiptir. Elbette bunun, gelenekle oluşmuş belli kaideleri vardır.
Bölündükçe çoğaldılar, çoğaldıkça dağıldılar.
Kimi zaman güçleri birleştirdiler, “kudret” kazandılar; kimi zaman güçleri çarpıştırıp zayıf düştüler.
Her yerde “Türk” varsa bunun hikmetini yine tarihten aramalıyız.
Selçukluların tarihini bilemezsek “Türk”ü bilemeyiz.
Selçuklu ile Anadolu, “Türkiye” olmuştur.
Selçuklu Tarihi, yeni bilgilerin ışığında Türk tarihinin en önemli kesimini bir bütün hâlinde ortaya koymaktadır.