İçten içe büyüyen bir duygu silsilesi, zihnime kıvılcım atıyordu. Bu dünyada neyse bulmak istediğim, onu keşfetmek üzere olduğumu hissediyordum. Karanlık bir kuyuya attığım taşın suya düşme sesi, sonunda kulağıma çalınmıştı. Bu ses, dirilişin sesiydi. Kendimce anlam veremediğim duyguların gerçeği örten labirentlerinde, birisinin beni buradan çıkarması ve gerçekleri bana göstermesine ihtiyacım vardı. Gerçekler her ne kadar çarpıcı, inanılmaz veya imkânsız çıksa dahi buna razıydım. Karanlık sokaklarımı aydınlatacak ihtişamlı ay neredeydi?