Mizaç yönünden romantik bir yapıya sahip olmasına rağmen realist anlayışın etkisinde kalan sami Paşazade Sezai, Türk edebiyatında modern anlamda kısa öykünün kurucusu ve romantizmden realizme geçişin hazırlayıcısı sayılır.
Sami Paşazade, 1888'de yayınlanan Sergüzeşt romanında, o yıllarda rağbet gören "esaret" konusunu işlemiş ve böylelilkle esaretin gayriinsani yönüne dikkat çekmeye çalışmıştır. Roman, Kafkasya'dan kaçırıldıktan sonra bir mal gibi alınıp satılan, oradan oraya sürüklenip horlanan bir genç kız olan Dilber ile onu ezen, hakir gören zengin tabaka arasındaki çelişkiler üzerine kurulmuştur.