Tüm bunlar aklımdan geçerken yüzümde beliren istemsiz gülümsemeyi fark ettim. Bu çocuğu ne kadar sevdiğimi düşündüm. Bir de terasın üzerinden Meclis’e doğru uçan kırlangıçları. Acaba göç mevsimleri miydi? Hiç de bilmem ki. Sonra ihaneti, yakalanmayı, ayrılığı…
Gri Ankara’ya bakan bir terasta sürekli bir şeyler içip hasbihâl eden iki arkadaş, Burak ve Avukat, neden yan yana duruyorlar? Birlikte susmanın, birlikte içmenin ve birlikte anlamanın garip yarenliği… Giray Kemer şehrin rutinini, boşluğu, vakit öldürmeyi, yerine bir şey koyamamayı anlatıyor. Şehrin sokaklarında, barlarında; gökyüzünü seyrederek, acele etmeden, ses vererek, seslenerek, rehavetle…
Ses Veriyorum, kırık bir aşk hikâyesini ilginç bir arkadaşlıkla doldurarak geçiştirmenin, unutmanın, şehri ve yaşanmışlıkları geride bırakmanın romanı.