Evliya Çelebi seyahatlerinin başlangıcını bir rüyaya bağlar: 1630 Ağustosunun 19. Gecesi düşünde peygamberden "şefaat" dileyecek yerde "seyahat" diler ve zihninde büyüttüğü uzak ülke hikayelerinin de etkisiyle yollara düşer. Artık bizlere anlatamayacağı son ve büyük yolculuğa çıkana kadar 54 yıl boyunca önce "piyadece serseri" bütün İstanbul' u, daha sonra da "abd- i hakir Evliya- yı fakir" (değersiz kul, yoksul Evliya) olarak Osmanlı ülkesini gezer. Her ne kadar kendisine "hakir- i pür- taksir" (çok kusurlu, değersiz kişi) dese de bir gezgin, bir seyyah- ı alemdi. Büyük bir gözlem gücüne dayanan görgü tanıklığıyla 17. Yüzyıl Osmanlı toplum yaşamının her alanını; padişahından eşkıyasına toplumun her kesiminden insan manzaralarını, değme romancılara taş çıkartacak özyapı betimlemeleri, güçlü bir mizah anlayışı ve kıvrak bir anlatışla, zamanının konuşma diline sadık kalarak aktarır.