Türk sinemasının, egemen çevrelere karşı, halkın yararına filmler yapması Seyyit Han ile başlar. Seyyit Han, toplum için sanat görevini gerçekleştirmede atılan ilk adımdır.
Bu film ile birlikte içerik ve teknik yönünden "Yeşilçam" kurallarının dışına taşılmış, toplum için sanat yapmanın yolu açılmıştır. Bu olgunun doğal sonucu olarak Seyyit Han filmi gerek sansürde gerekse katıldığı film şenliklerinde çok yönlü mücadele vermek zorunda kalmıştır. 1968 5. Antalya Film Şenliği'nde Yılmaz Güney'in kazandırılmaması için değişik bir yola başvurulur. Önce İstanbul'daki ön jüri "Seyyit Han"ı eler. Türk sinemasında özeli bir yeri olan "Seyyit Han" bu nedenle Antalya'daki yarışmaya katılacak 8 film arasına giremez. Oysa bir yıl sonra "Seyyit Han" I. Adana Film Şenliğine katılacak ve yarışmadan "En Başarılı Üçüncü Film", Yılmaz Güney de "En Başarılı Erkek Oyuncu" ödülünü kazanacaktır. "Seyyit Han" gibi tutarsız bir filmin girmesi şaşırtıcı bir olaydır. "Seyyit Han"ın yarışma dışı bırakılması sinema yazarları ve sinema ile ilgili kurumların tepkilerine yol açar.
(Giriş'ten)