Çok sevdiği dedesini ve babasını bir kazada kaybeden Yiğit’in hayatında büyük değişiklikler olur. Alıştıkları hayattan koparak yaşadıkları şehirden ayrılıp annesi, kız kardeşi ve babaannesiyle İstanbul’a taşınırlar. Yeni hayatına güçlükle alışan Yiğit, arkadaşı Mehmet’le gizlice girip çıktıkları terk edilmiş konakta bir gün davetsiz bir misafir bulur. Ve o dakikadan sonra hepsinin hayatı, tahmin bile edemeyecekleri şekilde değişir. Şaşırtıcı rastlantılarla ağların ince ince örülüp birbirine bağlandığı Sırlarla Dolu Konak, Filiz Özdem’den hayaller, rüyalar, geçmiş ve geleceğin iç içe geçtiği; sevgi, dostluk, acı, umut ve vefa üzerine etkileyici bir ilkgençlik romanı.
“O gece çok tuhaf rüyalar gördüm.
Cebimde bilyeyle yolda yürüyordum. Elimle cebimdeki bilyeyi çevirip duruyordum. Derken, geçmekte olduğum ağaçlı yol bitiyor, önümde göz alabildiğine bir vadinin uzandığı bir yükseklikte buluyordum kendimi. Bilyeyi cebimden çıkarıp yüz hizamda tutarak parmaklarımın arasında çevirmeye başlıyordum. Çevirdikçe bilye büyüyor, ben de büyülenmişim gibi kendimi onun içinde buluyordum. Bilyenin içinden başka bir dünyaya çıkıyordum. Çıktığım dünyada da elimde bilyeyle buluyordum kendimi. Orada da bilyeye bakarak parmaklarımın arasında çevirmeye devam ediyordum. Bilye yine büyüyor, yine beni içine alan bir başka dünyada buluyordum kendimi. Bu böyle sürüp giderken kan ter içinde yatağımdan fırladım. Bu ne acayip bir rüyaydı böyle!”