Türkiye’nin parti olgusuyla tanışma süreci, ayrıca çok partili hayata geçme teşebbüsleri ve sancıları, sanat adamlarına kolaylıkla tüketemeyeceği malzemeler sunmuştur. Gerçekten, siyaset, siyasî katılım, parti ve demokrasi gibi kavramlarla çok geç tanışan Türkiye’deki siyasî tavır ve duruşların çeşitlilik ve ilginçliği, edebiyatımız için vazgeçilmez bir kaynaktır. Türk roman(cıs)ı, 1911’den itibaren partileşmenin görüldüğü Türkiye’deki siyaset tarzlarını, araçlarını kıyasıya eleştirdiği kadar, yani işleyişin nasıl olmaması gerektiğini işaret ettiği oranda, nasıl olması gerektiğine dair de ima ve göndermelerde bulunmuştur. Bir sanat eserinden olgu ve olayları doğrulaması veya yanlışlaması beklenmezse de Tanpınar’ın dediği gibi sanatın yalanı daima hakikatlerin hakikatidir.
Bu kitapta, siyasî partilerin kuruluş ve örgütleniş süreçleri ve diğer partilerle seçim yarışına girişleriyle politikanın politikacılar arasında olduğu kadar aydın çevreler ve halk tabakalarındaki algılanış ve uygulanış biçimlerinin Türk romanı tarafından nasıl yorumlandığı sorusuna cevap aranmıştır.