"Sömürge Hukuku ve İslam", çağımızın en büyük çelişkisine karşı canhıraş bir hakim tepkisinin kitaplaşmasıdır. Kitlelerin, yaşarken, adını koymadan acısını hissettiği binbir çıkmaz, tipik Mısır örneği üzerinde temel taşlarıyla sergilenmektedir. Batı emperyalizminin İslam'a en amansız savaş açtığı ülkelerden birinde, yüksek hakimlik sıfatı yanında, engin müslüman idraki ile yazar, tam bir otorite konumunda meseleyi cesurca deşmektedir.
Bu değerli çalışmanın en önemli neticesi, batılılaşma saplantısına getirdiği mükemmel tarif ve teşhistir.
Bir İslam ülkesi olarak Mısır, çağdaşlaşma ve gelişme hayali içinde batılılaşma sürecine girdikten sonra kaçınılmaz bir şekilde "modern bir sömürge" trajedisine mahkum olmuştur.
Yazar, son derece güçlü bir mantık örgüsü içinde, siyasi, sosyal, hukuki ve ekonomik kurumlarıyla batılılaşan Mısır'ın kademe kademe gerçekleştirilen bir sömürge stratejisinin nasıl savaş alanı haline geldiğini ortaya koymaktadır. İşin özü şudur ki, "batılılaştırma" açıkça, bir tür sömürgeleştirme tekniğinin şaşırtmacalı adıdır.
"Batılılaşma"yı bir sömürgeleştirme tekniği olarak sapık ve yalancı unsurlarıyla teşhir eden yazarın İslam Düşüncesi lehine koyduğu tavır bir hür düşünce ürünüdür. Dolayısı ile böyle bir çalışmayı, hür düşünceye suç deme ilkelliğinden kurtulmuş her toplum için sadece kültür olayı değeriyle yayınlıyor ve eserin, önemli bir enformasyon hizmeti göreceğini sanıyoruz.