“Zamanın neresindeyiz?
Önünde mi, arkasında mı, üstünde mi, altında mı yoksa tam da merkezinde mi?
İnanın, ben de bilmiyorum.”
—Çağının en gaddar, en haşin, en muzip ve de en esrarengiz zaman bükücüsü
Dünyamız da doğdu, yaşıyor, kıyameti geldiğinde de ölecek. Ancak o, kendi seçtiği hayatı yaşamayacak. Bunu ona Dünya’nın nimetlerini sömüren, kirleten, dengesini bozan, kendi türünü bile sistemli şekilde katleden şişkin egolu kibir abidesi insanoğlu yaşatacak. Hatta bununla da kalmayacak, tanrılaştırdığı kutsallarını pis nefsinin arzularına uyduracak, uydurduklarına başkalarını inandırdığı gibi kendisi de inanacak, bunu da kaderi sayacak. Bu uğurda kimileri “Armageddon”, “Mesih”, “Vaat edilmiş topraklar” deyip anarşi ve zulümle Dünya’nın kıyametini getirecek, kimileri de “Melhame-i Kübra”, “Mehdi”, “Deccal” diyerek onların bu zulümle abat olma ülküsünü güya meşrulaştıracak, bu zulümlerini de kaderden sayıp günahlarını Allah’a yükleme cüretini gösterecek. İşte, bu batıl yol üzere olanlar cehenneme kendi odunlarını taşıyacak olanlardır. Hak yolu menzil tutanlar ise kurtuluşa ereceklerin ta kendileridir.