Varlık ve hayatın en temel özelliği, sürekli ve sonsuz güzelliğe doğru evrimleşmesidir. Bu evrim ve gelişme sürecinin ana karakteri yazılımdır. 14 Milyar yıl önce bugünkü kâinatı netice verecek tarzda yazılım ve plan vardı. Önce madde çorba halinde idi. Sonra Fizik doğdu, sonra Kimya doğdu, sonra fizik ve metafizik ortası demek olan Biyoloji doğdu. Tevrat Tekvin, 2. bap, Fizik ve Kimya boyutunu cennetin normal ağaçları olarak anlatır. Ve cennetin ortasın da Allah (fizik ve metafizik ortasında) hayat ağacını (Biyolojiyi) yarattı diyor. Fakat bu hayat ağacından Âdemin: Soyutu bilen insanın yemesini yasak etti. Onun seks ve beden olarak değil de ruhani olarak yaşamasını istedi. Ama insan hep o ağaçtan yiyor. Sonra sorumluluk dünyasına atılıyor, yine ruhani bir varlık oluyor.
Ey hurafeleşmiş, denge ve ahlak ilkelerini bırakmış, dolayısıyla Kürtler gibi mazlum milletlere zulmeden dindarlara kızan ve gerçek manasında tam bir cennet olan varlık ve hayat alemini absürt ve anlamsız görmeye başlayan ve sonuçta hayatı kendilerine karanlık bir cehenneme dönüştüren aydın hemşehrilerim!... Üç şeyle bu hayat ve bilgi cennetini kazanabiliriz. A) Dilbilgisi, B) Fen Bilgisi, C) Özgür Düşünce.
Hayat sade ve basit olduğu gibi dinler de öyle binlerce hurafe değiller. Temel beş-on ilkeden oluşuyorlar. Ve dinler geçmişten daha çok geleceğe bakıyorlar. Mesela Musa, hukuk ve devlet demektir. Sosyal hayatın nehir gibi akması manasına gelir. İsa, ruhaniyet ve üst hukuk demek olan ahlak demektir. Bu olursa şeriata hiç gerek kalmıyor. Muhammed, İslam demektir. İslam başta iman ve bilim, kadın ve erkek, zengin ve fakir olmak üzere bütün zıtlıkları barıştırıp hayatı anlamlandırmak demektir. Fakat M. İkbal’in deyimiyle fiili materyalist ve cebriyeci olan Emeviler, karşı devrim yaptılar. Ali’nin İslam’ı tam yaşanmadı. (Ali Şeriati)