Kadir, roman sanatıyla resim sanatı arasında benzerlikler bulunduğunu düşünen bir ressam. Bunu sergilemek amacıyla bir kitap yazıyor. Bilgi aktarımına değil görselliğe önem veren bir dil kullanıyor. Her bölüm onun için bir tablo. Kendini de bu tablolarda resmetmiş. Yarattığı karakterlerin karşısına bir sanrı olarak çıkmış. Romanın da resim gibi gerçeği doğrudan temsil etmediğini edebi bir deneyle ispatlamak istiyor. Fakat bu çalışmalar gittikçe tuhaflaşıyor ve Yaratılış Suresi adı altında kaleme alınmış kırk maddeden oluşan bir metinle karşılaşıyoruz. Yarattığı dünyanın kurmaca olduğunu göstermeye çalışan Kadir’in düşle gerçeği ayıramayacak bir noktaya geldiğini fark ediyoruz. Değersiz amaçlar peşinde koşan insanlara yabancılaşıp sanata sığınan, edebi oyunları, edebi deneyler yapmayı seven, yaşamda ve sanatta içtenliğe inanmış, çocuksu kalmış bir “Tutunamayan” olan Kadir’in hayatına ve hikayeleri, bu hayatın etrafında şekillenen Fikri ve Sevim’e, Kenan ve Zeynep’e tanık oluyoruz. Roman bütün bu kurmacanın kendini deşifre etmesiyle sona eriyor. Sözcükten Resimler’de…