1950'ler... Kral Faruk'un Kahiresi... Buram buram yasemin ve manolya kokuları... Çapkınlar genç kızları tavklamak için piramitlerin eteklerinde geceler düzenliyor; sosyete Fransızca, İngilizce, Yunanca ve İtalyanca konuşmayı tercih ederek aşktan dem vuruyordu. Göçmenler gülsuyu damıtıyor, devrimciler rejimi devirmekten bahsediyordu. Kısacası, XIX. yüzyılın Batı dünyası
Müslüman topraklarda, cam bir fanus içinde yaşamaya devam ediyordu. Bizim hikayemizin kahramanlarıysa kaderlerinden habersiz, dalgalara kapılmış sürüklenmekteydi. 26 ocak 1952'de, bir yangın çıktı. Kahire yandı. Krallık devrildi ve fanus tuzla buz oldu. Dün ayrıcalığı olanlar da Abdülnasır'ın Mısırı'nı seçecek ya da Batı'ya dönmek zorunda kalacak, yani sürgüne gidecekti. Cennet bir hayal olmuştu.
Fotoğraf kadar gerçekçi, nostaljik bir roman. Kahire'de doğan, bir dünyayı ve bu devri yakından tanıyan Gerald Messadie'nin belki de en özel romanlarından biri.