“Fakat ne yalnızlık, ne belleğimde uyuyan geçmiş zaman gerçek bir acıya sebep olamıyor. Geçmiş; vardığım noktaya nasıl geldiğimi görebilmek, kim olduğumu anlayabilmek için dönüp baktığım puslu bir yol. Yalnızlık ise sadece bir konum. Bana her zaman asıl acı veren şey hayal dünyamda yarattığım yaşamların, arkadaşlıkların, evrenlerin asla gerçek olamayacağını bilmemdir.
Bir hiç… Bir hep…
Trajikomik bir sahnede oynanıyor her şey…”
Elinizde tutmuş olduğunuz kitap, genç bir yazarın iç hesaplaşmalarından ibarettir.
Kitabı yazmaya niyetlendikten birkaç ay sonra tutmaya başladığım günlüğümde, kitapla ilgili aynen şunları yazmışım: “Sürünün Dışında, benim için hayatla, sistemle, sorumluklarımla inatlaşmamı temsil ediyor. Üzerinde çocukça, sonsuza kadar sürecek amatörlük heyecanıyla basılması için diretiyorum. Hem de kitabı bitirdikten sonra daha iyi, iki çalışma ortaya koymuş olmama rağmen. Bunların bilincindeyim fakat umursamıyorum. Sürünün Dışında, bir buz kıran gemisi. Buzlarımın kırılması ve yolun açılması için basılmasından başka yol yok.”
Sanırım bunlar her şeyi özetliyor. Sözü daha fazla uzatmadan Sait Faik’e bırakıyorum: “Ben hikâyeciyim diye sizden ayrı şeyler düşünecek değilim. Sizin düşündüklerinizden başka bir şey de düşünemem. O halde bu adamın hikâyesi ne olabilir? Sakın benden büyük vakalar beklemeyin, n’olur...”
N. Toygar Ateş