Ağaç artık ondan sıkıldığını düşündü, yeter demeye dili de varmıyordu.
Onca sene etrafımda döndü durdu; uçtu kondu. Sesi soluğu da kalmadı.
Ne zaman gidecek diye düşündü... Ne zaman gidecek?
Gitmeye hiç niyeti yok. Gençken gitmemişti, şimdi nereye gidebilir ki?
Ağaç, uçmayı öğrendiği gün ona, “Haydi uç git uzaklara,” demişti. “Uçmayı öğrenen kuş yuvaya dönmez. Sen nasıl bir kuşsun, gitmedin. Dallarım arasında ömrünü tükettin.”
“Her yaprağında, her dalında, her çiçeğinde senelerim duruyor. Köklerinde toprak olan atalarım var.
Sen benim hayat ağacımsın, köklerine karışana dek bırakamam.
Yuvamda geçen senelerle oyalanırım. Beni koruyan yeryüzündeki Tanrı’msın.
Seneler uzun gelirdi gençken, şimdi kısa ve hiç yaşanmamış.
Bitmesini istemediğim ilkyazlarımı nereye sakladın?”
“İlkyazı bekle. Yapraklarımın birinde bulursun geçen ilkyazlarını.”
Sıkıntı uyuyor uzun gecelerde
Yok artık çırpındığım gökyüzü
Acıtmıyor canımı olanlar
İçimde kalmadı kimseye öfke
Yaprak kalmadı ağacımda
Dallarımda gidenler
Geçmişim baş ucumda duran
Bir yudum su.