Köle efendisinin, parya Brahman’ın, köylü toprak sahibinin, işçi patronunun karşısına çıplak yüzüyle çıkmaz çoğunlukla. Ezen de ezdiğiyle yüzleşmez doğrudan. Kişisel iktidar ilişkilerinde, aslında hiçbir iktidar ilişkisinde “yüz” yoktur. Ancak karşı tarafın sizi izlemediğinden emin olduğunuz anlarda çıkardığınız maskeler vardır. Herkes rol yapar ve herkes herkesin rol yapmakta olduğunu bilir. Hâkim olan, güçlülük ve âlicenaplık; tâbi olan, rıza gösterme ve itaatkârlık rolü oynar.
J. C. Scott, Tahakküm ve Direniş Sanatları’na, “Akıllı köylü, büyük efendinin karşısında yerlere kadar eğilir; ama sessizce osurur” diyen bir Etiyopya atasözüyle başlıyor. Scott, hâkim olanlarla tâbi olanların oynadıkları kamusal roller ile “sahne arkasında” takındıkları alaycı ve intikamcı eda (kendi terim-leriyle “kamusal senaryo” ile “gizli senaryo”) arasındaki etkileşimi araştırıyor. Tâbi grupların direnişlerini, kılık değiştirmiş biçimlerde, kamusal senaryoya sokmak için kullandıkları stratejileri inceliyor. Bu grupların görünüşteki ses-sizliklerini, içinde yaşadıkları tahakküm sistemini “doğal” karşılayıp onaylıyor-muş gibi görünmelerini açıklamak için geliştirilen hegemonya ve “yanlış bilinç” kavramlarını kıyasıya eleştiriyor. Ona göre kamusal alanda oynanan bu oyun, ezilenlerin asıl gerçeği kavrayamamalarına yol açan “gerçekliğin çarpıtılmış bir biçimi” denebilecek bir görüntüden ibaret değildir. Neyin ne olduğunu gayet iyi görür ezilenler. Kamusal senaryodaki rol bölüşümü aslında örtük bir savaş cephesidir. Taraflar ani akınlarla karşı tarafın kararlılığını ve ondan neler elde edebileceklerini sınar ve belli mevziler kazanırlar hep. Dedi-kodu, söylenti, hırsızlık, şakalar, karnavallar, halk masalları ve şarkılar bu sınamanın aktığı kanallardır. Kimi kuramcıların sandığı gibi, bunlar güçlülerin kasten göz yumduğu, basınç azaltıcı “emniyet supapları” falan değildir. Gizli senaryo, pratik direnişin ikamesi değil zorunlu bir koşuludur. Scott buna “altpolitika” der.
Bütün bu tezleri soyut bir teorik çerçeve içinde değil, dünya tarihinin ve coğrafyasının olağanüstü genişlikte bir bölümünden ve Gombrowicz, Sofokles, Orwell, Zola ve Balzac gibi edebiyatçılardan aldığı örneklerle anlatıyor Scott.
Gerçek bir “ufuk turu” Tarih artık sadece kazananların yazdığı bir şey değil.