Türkiye’de en çok tartışılan ve günümüze damgasını vuran en önemli konulardan biri de çete örgütlenmeleri ve bunların devlet yapılanmaları içindeki yerleridir. Derin devlet olarak da adlandırılan bu örgütlenmelerin niteliğini incelediğimizde karşımıza, İttihat Terakki’den beri geliştirilen Türkçülük politikaları ve bu politikaları hayata geçirmek için uygulanan yöntemler çıkmaktadır.
Balkan komitacılığından doğan İttihat ve Terakki Cemiyeti, çete kültürü ve birikimi üzerine inşa edildi. İttihatçılar ‘ulus devlet’ yani, ‘Türklerden oluşan bir Türkiye’ projesini hayata geçirebilmek için akıl almaz her türkü yola başvurdu. Bu yöntemlerden biri de, gizli özel örgütlenmelerdir. Bu örgütlenmlerin en başında Teşkilat-ı Mahsusa gelmektedir. Hiç kuşkusuz ki, bu örgütlerin kurucuları İEnver ve Talat Paşa başta olmak üzere, ‘İttihatçıların Merkezi Umumiyesi’dir.
Bu örgüt süreç içerisinde öylesine güçlendi ki, Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra da varlığını sürdürdü. Mustafa Kemal, bu çetelerden sürekli yararlandı ve Topal Osman’ın şahsında simgeleşen, kendisine bağlı muhafız gücünü kurdu. Tehtit amacıyla, muhaliflerine karşı bu gücü sürekli kullandı ve siyasi gücü elinde bulundurdu.
Güliçek Günel Tekin bu çalışmasıyla Türkiye’nin geçmişinden günümüze siyasi yapısını belirleyen derin devlet ilişkilerini incelerken, cesur bir yazar olarak bugüne kadar pek de üzerinde durulmayan, Fırat’ın öte yakasındaki kirli savaş suçlarına da el atıyor… Birçok infaz, faili meçhul cinayet ve gözaltında kaybın hikayesini okura ulaştırıyor... Bunların akıbetini sorguluyor. Ve bu insanların hikaylerini olaya şahitlik eden insanların tanıklığıyla okura sunuyor.