Sıradan bir günün ikindi saatleriydi köye ayak bastığında Kerem. Aylardan nisandı. Daha önce de geldiğinde yaptığı gibi önce hâkim bir tepeye çıkıp kısa bir süre köyü gözlemişti. Kolluğa yakalanmamak için tedbirli yaşam sürmek nefes almaktan farksız olmuştu çünkü. Bu alışkanlığı o gün de işine yaramış ve dürbünüyle köyü yoklarken bir jandarma aracının köy meydanında olduğunu fark etmişti. Uzandığı yerde bir süre beklemesine rağmen jandarma bir türlü köyden ayrılmak bilmemişti. Çok sinirliydi. Sigara üstüne sigara içmişti ve köyü gözlediği zaman boyunca kendi kendine söylenirken devamlı sövmüştü. Havanın kararmasına az bir zaman kala da köyü ve jandarma aracını gözlemeyi bırakmış, geceyi köye girmeden arazide geçirmeye karar vermişti. Bunun için en uygun yer olarak da gözüne, Kanatlıgöl yolu üzerinde bulunan ve köylülerin Kösönü dedikleri mevkideki kayalıklar görünmüştü. Atına binerek uzaklaşırken birilerine gözükmemeye çalışmış ve bu saatte tarlalarından dönen köylülerin çeşmenin olduğu yolu da kullandıklarını çok iyi bildiğinden geniş bir yay çizerek kayalıklara yaklaşmıştı.