Yeni bir dünya düzeni kurmayı hedefleyen ve savlayan emperyalist bir gücün gölgesinde yaşıyoruz. Önümüzdeki on yılların neler getireceğini kestirerek yaşamımızı ona göre yönlendirmemiz gerekir. Kanımca Türkiye'de kendilerini Feminist, ya da Sosyalist Feminist vb. adlarla tanımlayanlar hiç vakit kaybetmeden önce Türkiye'deki çarpık Laisizm ile ki ben buna Devlet(ci) Laisizm diyorum-hesaplaşmayı göze almalıdırlar. Hiç kimsenin kuşkusu olmasın ki, önümüzdeki on yıl, Avrupa ve ABD'de "Secular/Laik" güçlerle artık iyiden iyiye gemi azıya almış olan Hıristiyan-Katolik "Anti-Laisizm" inin mücadelesine tanık olacaktır. Türkiye'de Batı tipi demokrasi ve Laiklik isteyenler bu hususa çok dikkat etmelidirler. Uyarması benden. Feministler hiç kuşkusuz kızıp kızmamakta serbestler, ama artık çok sevdikleri Paris'lerde, Londra'larda, Roma'larda hiç kimse "Feminizm"i 1970'lerdeki gibi önemsemiyor. Şimdi gündemde "İnsan Hakları" var, "Feministlerin Hakları" değil. İşte bu nedenledir ki, Türkiye'de "İnsan olarak "Kadın"ın ekonomideki, siyasetteki, toplumbilimdeki ve tarihteki yeri ve rolü taklitçilikten uzak, yaratıcı yöntemlerle incelenmeli, eleştirilmeli ve sürekli olarak gündemde tutulmalıdır, diyorum. Bu kitabın içerdiği mesajı bu anlayış üzerine oturtulmuştur.