Türk sosyolojisi deyimini yadırgayanlar bulunmaktadır. Bu deyimin yadırganmasını anlamak mümkün değildir. Çoğu konuda geçerli olacak biçimde, Türk romanından, Türk tiyatrosundan söz edilmesine karşı çıkan olmamaktadır. Buna karşılık Türk sosyolojisi denildiğinde alınganlık gösterilmektedir…Türk sosyolojisini inkar etmek ya da böyle bir sıfatı kabul etmemek, Türk halkının gelişmeler önünde söyleyebilecek farklı bir sözü olmadığı anlamını taşıyor. Biz bunu kabul etmiyoruz. Aksini de söylemek mümkündür. Eğer Türk halkının gelişmeler önünde farklı bir sözü bulunmuyorsa, ne yönde çaba gösterirsek gösterelim bir Türk sosyolojisinden de söz etmek mümkün olmayacaktır. Oysa bu tartışmanın aşılmış olması gerekirdi. Bugün Türk sosyolojisi deyimini yadırgayanlar burjuva sosyolojisi-Marksist sosyoloji ayrımına da acaba aynı kolaylıkla karşı çıkabilecekler mi? Sosyoloji gibi toplumla çok yakından ilgili bir bilimin çıkar ilişkilerinin dışına çıkabileceğini savunmak zordur. Sırasında Alman ya da Fransız sosyolojisi denilmiştir, ama aralarındaki farklara rağmen cephe dayanışması içinde ortak bir Batı sosyolojisinden söz edilebilecektir. Böylece farklar önemsenmeyecek bir düzeye inebilecektir. Biz Türk sosyolojisinden, ne çalışmayı yürütenin kimliğini, ne de konunun Türkiye ile ilgili olmasını anlıyoruz. Özellikle konunun Türkiye ile ilgili oluşunu değil. Bilim de toplumun ürettiği, toplum ve tarih koşullarına bağlı bir faaliyettir. Toplumun üstünde, topluma dışardan aşılanmış bir olay değildir. Toplum ve toplumlar arası ilişkiler bir çekişme ve çatışma alanı iken bilimin, özellikle toplum bilimlerinin bu çatışan çıkarların üzerinde evrensellik kazanabilmesini düşünebilmek mümkün değildir. Bu aşamada bilimden en fazla bekleyebileceğimiz, bu çatışma ve çelişkilerin aşılmasına yardımcı olmasıdır.
Baykan Sezer - Ertan Eğribel - Ufuk Özcan