"...Türkiye, gerek stratejik gerekse jeopolitik önemi nedeniyle kendisini hiçbir zaman olayların akışına bırakma ya da ‘bekle-gör-tavır al’ taktiği ile sınırlama lüksüne sahip değildir. Uluslararası sistemi ayrıntılı ve isabetli bir tanımlama ile (kendi konumu ile ilgili) taktik, stratejik ve yüksek stratejik tutumlara sahip olmak zorundadır. Yalnız savunma pozisyonunda olmak Türkiye’ye haiz şartlar nedeniyle kabul edilemez bir davranış olacaktır. Bu nedenle de Türkiye tüm kartlarını/avantajlarını maksimum düzeyde bir verimlilikle değerlendirmek durumundadır. Elbette bunu gerçekleştirebilmesi hiç de kolay değildir."
Emre Taner Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı (Ocak 2007)
Özetlersek, Türkiye’nin teröre karşı mücadelesinde, başlangıç itibarıyla, titizlikle hazırlanmış bir anti-terörist master harekat planı, kapsamlı bir koordinasyon birimi ve yetenekli bir koordinatör ya da ileri teknolojiyle beslenen düzinelerce özel anti-terörist timlerden bahsetmek mümkün değildir. Türkiye’nin güneydoğu Anadolu’yu terörizm batağından çekip çıkarması için Türk Silahlı Kuvvetleri’nin konvansiyonel tarafı çok ağır basan bir savaş verdiği ve zafer kazandığı rahatlıkla söylenebilir. Ancak, artık durum farklıdır. Terörizme karşı global anlamda ilk zaferi kazanan Türkiye, şimdi süratle anti-terörist hareketin post modern temellerini atmalıdır. Yoksa, ödenecek faturanın bedeli giderek daha da ağırlaşacaktır.