1994 yılında akciğer kanseri teşhisi konulduğu zaman Elizabeth Simpson, hayatının sona ereceğini düşündü. Fakat başka bir şekilde, bu dikkate değer kitabın da doğruladığı gibi onun yaşamı yeni başladı. Doktorlar Elizabeth’in vücudunu boynundan karnına kadar açtıklarında kanserin temizlenemeyecek kadar yayılmış olduğunu gördüler. Bunun yerine onu potansiyel öldürücü bir kombinasyon olan kemoterapi ve radyasyon içeren deneye tabi tuttular. Oluşan zayıflık ve korkudan dolayı % 80 ölüm tehlikesi olan kanser tipi, Simpson’ı düşünmeye sevk etti. Aynı zamanda bu kitaptaki öyküleri yazmaya başladı. "Umut, Sağlığı kazanmada ve sürdürmede güçlü bir ilaçtır" fikri bu şiirsel ve duygusal öykülerde işleniyor oldu. Arkadaşları ve ailesinin kaybı, başarısız evlilikler gibi eski mutsuz olaylarla karşılaşan Simpson, istekli yaşama sanatı ve ölümle yüzleşmenin disiplininden önemli dersler öğrenir. Yapılan yanlış tedavinin siniri, çocuğunun olmamasının üzüntüsü ve vücudunun yıpranmasının yol açtığı ümitsizlik gibi eski acılarını bırakarak hayata yeniden sarılır. Kendini, sınırsızca diğer insanların bakımına açar, iyimserlikle yeni bir köpek edinir, beklenmedik bir şekilde aşık olur, elli yaşlarının ortalarında üçüncü kez evlenir ve balayını Toskana’da geçirir. Etkileyici kitabının başında "umut, nadiren yalnız yaşar" der. Elizabeth Simpson, İngiliz Kolombiyası olarak bilinen Victoria’da yaşıyor ve Camosun Koleji’nde Kanada Edebiyatı dersleri veriyor.