Halktır yüzümüz Hak’tır özümüz
Vahdete mihmân isteyen gelsin
*
Abdurrahmân Sâmî Niyâzî, Osmanlı’nın son dönemlerinde ve cumhuriyetin ilk yıllarında İstanbul’da yaşayan, ülkenin zor günlerinde çevresine mâneviyât çeşmesinden kana kana âb-ı hayât içiren kutsal gönüllü bir erendir. Halvetiyye’nin Hasan Hüsâmeddîn Uşşâkî’ye nispet edilen Uşşâkî kolu mürşidlerinden olan Sâmî Efendi; zâhirî ilimlerdeki derinliğiyle bir “âlim”, döneminin şartlarına yabancı olmayan ve Fransız müridlerine Fransızca sohbet yapacak kadar yabancı dili olan bir “münevver”, ürettiği kokularla geçimini sağlayan ve bir kimya kitabı yazacak kadar sahada uzman olan bir “kimyager”, manzum ve mensur onlarca kitabı olan velûd bir “yazar” ve en önemlisi Şücâeddîn Baba, Salâhaddîn Uşşâkî, Hüsâmeddîn Uşşâkî, Yahya Şirvânî, Ömer-i Halvetî ve Hz. Ali yoluyla Hz. Peygamber’e ulaşan Uşşâkiyye silsilesinin taşıyıcısı olan bir “insân-ı kâmil”dir.
“Uşşâkî’de Bul Aşkı” adıyla yayınladığımız bu eser, Abdurrahmân Sâmî-i Uşşâkî’nin Dîvân-ı İlâhiyât, Mevlîd-i Müctebâ, Mir’ât-ı Eyyâm ve Nâme-i Muharrem isimli dört eserini birden içermektedir. Bu eserlerden Dîvân-ı İlâhiyât ilk defa akademik düzeyde yayınlanmakta, diğer üç eser ise ilk kez bu çalışmayla gün yüzüne çıkmaktadır…
*
“Ayette de dile getirildiği gibi ‘Evlere kapılarından girilecek’ ise Sami Efendi’nin şiirlerini okuma kapısından bizler de beytullaha girmeyi niyâz ederiz. Tabii ki tıpkı onun dediği gibi kalbimizi tam bir temizlik ile temizleyip Allah’ın Evi kılabilirsek işte beytullah orasıdır ve orada sâkî doğrudan evin sahibidir.”
Mahmud Erol Kılıç