Behiç Gürcihan ve Muammer Karabulut'un farklı zaman ve zeminlerde kullandıkları "muvazzaf vatandaş" ve "etnik bakiye" kavramları giderek AB sürecindeki ayrışmanın iki tarafı haline geliyor.1995 Aralık Gümrük Birliği Antlaşmasından bu yana geçen on yıllık süre içinde "etnik bakiyeler" etnik aidiyetlerinin "nedense" farkına varmaya başlayıp milleti, doğal sonucu olarak tabii devleti de bölebil-diklerince bölmeye çalışıyorlar, muvazzaf vatandaşlar da "boz kalpaklı kuvvacı" olup karşı koymaya..
10-11 yıl milletlerin-devletlerin tarihinde hiçbir şeydir.. Ama bu kadar kısa sürede bu kadar kapsamlı ayrışma da zor görülmüştür.Harp-darp olmadan.. "Barış, diyalog ve hoşgörü" süreci içinde..Koca imparatorluk, evet 1911 -1918 arasındaki 7 yılda çökmüştür ama bu yedi yıla Balkan, Trablusgarp, Çanakkale, Kanal, Sarıkamış muharebeleri sıkışmıştır. Bir Cihan Harbi başlayıp, bitmiş, arkasından 1919-22; üç yıl daha Kurtuluş Savaşı.. İşte "etnik bakiyelerin"; Hüsnüyadisler'in bir türlü hazmedemediği o üç yıllık süreçtir. "Muvazzaf vatandaşlar" da ne yazık ki o üç yıl içinde görevlerinin sona erdiğini zannetmektedirler.Muvazzaf vatandaşlar sessiz, sakin, bigâne ve üzerlerine ölü toprağı serpilmiş gibi oturdukça etnik bakiyeler memleketi sahipsiz zannetmekte, olanca edepsizlik ve saldırganlıklarıyla 1918'de yarım bıraktıkları işi bitirmeye çalışmaktadırlar.
Onun için ve onların çabalarıyla Cumhuriyet'te bu gün derin kavram kargaşaları yaşanmaktadır.