Modern hayatın ve günahların getirdiği sıkıntılardan sıyrılmak isteyen insanlar kalblerini ve ruhlarını ferahlatmak için cennet-nümun bahçeye kaçarlar. Cennet de zaten “Saklı Bahçe” demektir. Emine annenin bir anne kucağı gibi sıcacık dualarına sığınırlar. Dua eden Emine annenin içinde yoğun duygular vardır. Bir insan, hiçbir zaman, Emine annenin dua edip diz çöktüğü zamanki kadar insan olmamıştır. Kendi köklerinde duran bir ağaç ne kadar güzelseFaruk baba da istikrarıyla bir o kadar güzeldir. Vedûd Sultan’ın ise rüyalar arası bir sevgi dokunuşu ve rüyalarda dolaşan sevgi dolu bir yüzü vardır. Bu sevgili yüz âşıkların ve sadıkların uykuda iken buluştukları bir yüzdür. Çünkü öyle şeyler vardır ki, insana uyanıkken gösterilmez. İnceliği ve zarifliği dolayısıyla ancak rüyada gösterilir.
Bizler farkında olamasak da, Vedûd Sultan’ın ikliminde bilinmeyen bir tadı, aslında sevgi olan o tadı mükâfat olarak almak için döneriz. Bu tadın içindeki sevginin de farkında değiliz elbet. Buradaki söz konusu olan gerçek sevgi, insanın hilkat-i gayesini oluşturan bir takım bağlar ve mutlu rüyalar yumağıdır. Zira duygunun en güzel örneği sevgidir. Tabiatüstü bir kaynaktan gelmesi hasebiyle kendisini aşabilen sevgi ise, insanın Allah’a ve Allah’ın da insana duyduğu sevgidir. İnsanın dünya yüzündeki macerası ise kendisini Seven Allah'ı bilmesi ve bulmasıdır.