Astroloji, 21. yüzyılın modern dünyasında, tıpkı "New Age" şemsiyesi altına giren diğer ilgi alanları gibi metafizik bağlantılarla ya da spritüel eğilimlerle birlikte ele alınıyor ve deyiş yerindeyse "egzotik bir renk" olarak görülüyor. Oysa bu gezegen üzerinde insan uygarlığı ile meyvelerini vermeye başladığında, evrenle ilgili, gözleme dayalı bilgi birikiminin ilk disipliniydi Astroloji.
Ortaçağdan itibaren antik döneme ilişkin eski bilgelikler Kilise tarafından sistemli bir şekilde yok edilirken, bu değerlere bağlı kalan ya da bu bilgiyi korumak isteyenler, Engizisyon tarafından "sapkın" ya da "cadı" suçlamalarıyla yargılandı, sindirildi, katledildi. O denli etkili ve başarılıydı ki bu baskı politikası, tüm "yasak bilgelikler" gibi astroloji de ancak Rönesans sonrasında ayağa kalkabildi; ancak bu kez de uzun süre karanlıkta kalan Batı'nın okültizm ve ezoteri eğilimi içinde yaşam bulabildi ve bu nedenle de sapla saman birbirine karıştı. Bu kitap, gökyüzüyle ilgili antik bilginin günümüze kalmış kırıntılarından yola çıkarak, eski Sümer, Babil, Hint ve Mısır bilgeliğinin izini sürmeye; bu arada da astrolojinin temel kavram ve arketiplerinin evrensel dayanakları üzerine fikir yürütmeye çalışıyor.