İngiliz Estetikçi akımının en önemli temsilcisi olan Oscar Wilde, kişiliğini romanın üç baş kişisine bölerek zaman-geçicilik ve sanatın ölümsüzlüğü konusunda felsefi-estetik bir anıt sunuyor. Wilde, 20. yüzyılın hemen eşiğinde yayımlanan bu metnin yarattığı skandal atmosferinin rüzgârıyla iki yıllık hapis cezasına çarptırıldı. Mahkûm Oscar Wilde, Londra tren istasyonunda, hükümlü giysileri içinde, kendisini cezasını çekeceği Reading’e götürecek treni beklerken, yazarı tanıyanlar istasyonda onu parmaklarıyla birbirine gösteriyorlardı. Oscar Wilde’ın, Queensberry markisine açtığı davada Dublin’deki okul yıllarından tanıdığı arkadaşı E. Carson, davalı avukatı olarak onu köşeye sıkıştıracak ve şöyle diyecekti: "Böyle bir öyküyü onaylayan birinin, uygunsuz davranışlarından ötürü suçlu görülebileceğini sanırım kabul edersiniz."