Bir insanın yüzündeki çizgilere bakarak neleri yaşadığını çıkarabilir miyiz? Kaldı ki ortada kendisi değil de bir fotoğrafı, heykeli ya da resmi varsa, bunlar o insanın yaşadığı gerçekliği ne kadar yansıtır? Dolayısıyla, çizgilere bakılarak yazılanlar ve bu yazıları okuyanların yazdıkları tarih nasıl bir tarihtir? Geçmiş ve bir daha geri gelmeyecek hayat deneyimini bıraktığı izlere bakarak aslına uygun olarak yeniden yaratmak mümkün müdür? Yani nesnel ve tek bir tarih yazılabilir mi? Yüzdeki aynı çizgilerden hem aşk acısı hem geçim sıkıntısı hem de kurak iklimin izleri okunabiliyorsa, tarihçinin kurduğu tarih metnini edebiyatçının kurduğd öyküden farkı nedir? İşte Alun Munslow Tarihin Yapısökümü'nde bu sorulara yanıt arıyor.