İNCİ
Steinbeck, bu kitabında fakir bir inci avcısı olan Kino ve ailesini anlatır. Umudunu kaybettiği anda Dünya’nın Biricik İncisini bulan Kino, oğlunu tedavi ettirip hayallerini gerçekleştirmek ister. Ancak kıskançlığın ve hırsın bütün kötülükleri nasıl harekete geçirdiğini görmeye başlar. İşsizlik ve parasızlıkla mücadele eden, saz kulübelerde yaşayan Kino’nun haberi tüm kasabaya yayılır.
“Herkes Kino’nun incisi ile bir bağ kurmuştu birdenbire, Kino’nun incisi de herkesin düşlerine, yatırımlarına, düzenlerine, tasalarına, geleceğine, dileklerine, gereksinimlerine, tutkularına, açlığına katılıverdi, aradaki tek engel Kino’ydu.” (s.33)
Zenginliğinizin derecesine göre hizmet alabileceğiniz doktordan, incinin peşine düşen rahiplere kadar farklı sınıflardaki insanların para karşısında nasıl değiştiğini görüyoruz. Kino ve ailesinin yaşadıklarıyla adaletsizliği, haksızlığı dahası günümüzde de hala aynı örneklerini gördüğümüz insanoğlunun zalimliğinin farkına varıyoruz.
Steinbeck, bu eserinde insanın toplumla ve doğayla olan bağını bir kez daha bizlere gösteriyor. Bu sebeple “İnci”, ilgiyle okuduğum sürükleyici kitaplar arasında yerini aldı. Siz de incinin özü insanların özüyle karışınca ortaya neler çıktığını merak ediyorsanız bu kitabı okuma listenize ekleyebilirsiniz.
Herkese iyi okumalar.