5 yaşındaki bir çocuk Küçük Ağaç ama Kızılderili kanı taşıyan akıllı, duyarlı bir çocuk..
Büyükannesi ile büyükbabası ise, birbirlerine 'Seni seviyorum' yerine 'Sen benim kandaşımsın' diyorlar, bunun anlamı 'Seni anlıyorum.' Onlara göre sevgi ve anlayış aynı şey. Anlamadığınız şeyi sevemezsiniz. İnsanları ve Tanrı'yı anlamazsan ne insanları, ne Tanrı'yı sevebilirsin. Büyükanne ve büyükbaba birbirlerini anlıyorlar ve dolayısıyla seviyorlar. Yıllar geçtikçe de anlayışın derinleştiğine ve insanların açıklayabileceğinin ötesine geçtiğini düşünüyorlar. Bu yüzden buna 'kandaş olmak' diyorlar. Böyle bir anlayışın içinde yetişen bir ağaç kolay kolay eğilir mi sizce?
Kendisine doğuştan hediye edilmiş doğa sevgisi ve büyükanne ile büyükbabasının sevgisi içinde 6 yaşına giren Küçük Ağaç, kuşlar,ağaçlar, yıldızlar,.. ile konuşabiliyor, onları dinliyor, rüzgar sayesinde sevdiklerinden haber alabiliyor. Bugün kaçımız rüzgarı dinliyoruz? Kaçımız ağaçları duyabiliyoruz?
Sade, duru dille yazılmış bu güzel kitabın son bölümlerinde duygulanmamak mümkün değil; hayatımda ilk defa bir kitabı okurken ağladım. Keşke daha önce Küçük Ağaç'la tanışma fırsatım olsaymış; en kısa sürede kitaplığınıza ekleyin derim.