Sanırım kitapta hemen herkesin altını çizdiği cümle şu olmuştur: "Beni hemen anlamalısın, çünkü ben kitap değilim, çünkü beni öldükten sonra kimse okuyamaz, yaşarken anlaşılmaya mecburum..." Ama öyle karmaşık ve öyle kalabalık kişilikliki Hikmet, anlaşılması gerçekte mümkün olabilir miydi? Zaman, mekan ve hakikat olgusunun karıştığı, okuduklarımızın hangisi oluyor hangisi Hikmet'in hayali? Gerçek nerede bitiyor? Hikmet'in dalgacı zihninin oyunları nerede başlıyor? Baştan sona insanı cezbeden bu kitapın kahramanını ancak Tutunamayanların Selim'i anlayabilir ...