Televizyon Öldüren Eğlence Hakkındaki Yorumlar

İnsanları okumaktan ve ilim öğrenmekten uzaklaştıran asrın vebasını güzel anlatmış...

Sosyal medyadan sonra insanları mankurtlaştıran televizyon hakkında oldukça anlamlı bir eser.

algı yönetimi konusunda okunabilecek bir kitap. .

Televizyon, hayatlarımızı nasıl etkilediğini muhteşem anlatıyor yazar.

Kitabın önsözünü kitaptan daha çok beğendim. Akademik ve yer yer sıkıcı bir dil. Ancak evrensel bir soruna parmak basması sebebiyle okunmayı hakediyor.

Sosyolojik konulara aşina olan birinin okuması gereken kitaplardan sayılabilir.

Özellikle iletişim öğrencilerinin okuması gereken bir kitap

medyayla ilgilenenlerin beğeneceği güzel bilgiler olan bir kitap

Kaynak kitap olarak almıştım, değdi.

İlk okumamda çok anlayamamış olsam da ikinci kez okuduğumda kendimizi eğlence dünyasına batırıp ciddi olan olaylarda bile bir eğlence arayışına girdiğimizi çok net görebiliyorum.. Herkesin okuması gereken bir eser

Toplumun asıl düşmanı televizyonu anlatan eser..

kitabın yarısına kadar okuyabildim. Alanla ilgili biri değilim o yüzden tereddütle aldım. yoğunlaşarak okunmalı . dili de oldukça güzel

Kitabı henüz bitiremedim tabi inceleme kitabı olunca aklınız başka bir yerdeyse anlamak pek mümkün değil. Televizyon bugün ki haline nasıl gelmiş , bizi nasıl kıskacına almış çok güzel bir dille anlatışmış

Toplumun başlıca düşmanı olan televizyon üzerine yazılmış akademik bir çalışma

Popüler dünyanın açmazlarını çok iyi bir dile anlatmış.

Her ne kadar toplumsal mesaj vermek maksadıyla yazılmış bir kitap dahi olsa içerik olarak herkese hitap ettiğini düşünmüyorum. İletişim fakültesi öğrencilerinin okuması gereken tarzda bir kitap.

televizyonun iç yüzünü sunuyor.

Televizyonun oluşum amacının ve verdiği mesajların akademik olarak incelendiği bir kitap. Konuyla ilgili olanlar zevkle okuyabilirler.

Yazar eserinde Sözlü kültür-Yazılı kültür, Amerika'da siyasilerin münazara başlangıcı, Telgrafın icadı, görüntünün medyadaki önemi, Medyanın içyüzü gibi konuları işlemiş..benim anladığım kadarıyla televizyonun insanları mankurtlaştırdığı tezi üzerinde duruyor ve Huxley'i ve onun yaklaşımını haklı buluyor

Dünyada en çok takip edilen yayın türü olan televizyon yayınlarının insan hayatı üzerindeki etkilerine ve televizyonun gücüne dair etkileyici bilgiler veren bir kitap. Üniversitelerin iletişim fakültelerinde ders kitabı olarak da işlenen bu kitap, bir evrensel toplum inceleme kriteri sunuyor.

medya ile ilgilenenler için ideal..amerikan basını medyası v.s bilgiler var..

Kitabın önsözünde George Orwell'i eleştirmesi haricinde çok başarılı bir kitap. Ayrıca Medya Okur Yazarlığı gerekliliğine değinmekte

Çok akademik bir çalışma, bana biraz ağır geldi bitiremedim. Ancak kitabın kötü olduğunu söyleyemem, fazlaca dikkat isteyen bir kitap.

Üniversite'de okumuş ve beğenmemiştim. Ancak, şimdi tekrar okuma ihityacı hissettim. İçinde barındırdığı pek çok düşünceyi beğenmesem bile farklı okumalar yapmak adına güzel bir kitap.

Alanında başarılı bir kitap.Televizyonun bize verdiği zararlar bahsediyor. Nasıl bilinçli bir izleyici olunması gerektiğinin üstünde duruyor. Daha çok Amerika'nın televizyon izleme kültüründen bahsediyor. Okuduktan sonra farkında olmadığım bir cok gerçeği görmemi sağlayan bir kitap.

kitap toplumdaki basılı kültür ile görsel kültürün karşılaştırmasını yapıyor. kitap sadece televizonun bizim için tehlikelerinden bahsetmekle kalmıyor aynı zamanda Orwell ve Huxley gibi iki büyük ütopya yazarını karşılaştırıyor.

Kesinlikle yararlanılması gereken harika bir kitap. Televizyon üzerine çok güzel çarpıcı anlatımları var.

Medya, medya soylemleri, show dünyasının gizli oyunları ve daha nice onemli konulara değinmiştir. Ayrıca, farkında olmadan olumsuz etkilendiğimiz medya söylemlerine ayna tutmaktadır, Neil Postman.

Postman'ın genelde Amerika'daki medya üzerinden ve ABD medyasında yayınlanan programlardan yola çıkarak yorumda bulunması ile ortaya çıkmış bir eser. Ama hayran kalmamak elde değil. Yazar televizyonu ve hayatımızdaki yerini o kadar iyi incelemiş ve analiz etmiş ki kitaptaki her cümlesine onay verdim. Ödediğiniz paraya değen bir eser.

Kitap televizyonun olumsuz etkileri üzerine yazılmış bi kitap. bir çok kitaba göre farklı bir konsu var.Yazar kitabında televizyonun küresel etkilerini değilde amerikan toplumu üzerindeki etkilerini incelemiş.Televizyonun nasıl insanları bilği bombardımanıyla bilğisizleştirdiği, kitap okumanın azalmasını ve toplumun önemli konularda nasıl duyarsızlaştığını konu edinmiş.İçerik olarak televizyonun tüm dünyadaki etkileri inlenseydi daha yararlı bir kitap olabilirdi.

Televizyon ve modern dünyanın oyuncaklarını anlamak adına çok önemli bir eser. Bugün eğer değer yargılarımızda ve ahlak yapımızda köklü bir değişiklik varsa bunun nasıl gerçekleştiğini anlamak adına harika tespitler içeriyor eser. Televizyonun nasıl bir ruh tahribatına sebep olduğu ancak bu kadar net bir şekilde anlatılabilir. Televizyon ile genel ahlak kuralları ya da bilim, bilgi yayılabilir mi, televizyon güzel amaçlara hizmet edebilir mi? sorularına yazar içtenlikle cevap vermiş. Doğası itibariyle her icat edilen alet kendi yaşam biçimini insanlara dayatıyor. Televizyon da bu şekilde. Yazara göre çözüm tek, o da televizyonun düğmesini kapatmak. Neden çözümün tek olduğunu kitabı okuyunca insan çok iyi bir şekilde anlıyor.

Güzel bir kitaptı kimi yanlarda olumlu taraflarını yansıtırken kimi yanlarda ise olumsuz tarafı yansıtıyor.Televizyonun kullanımı yönüyle verdiği örnekler son derece güzel ve işe yarar.Verdiği örnek bakımından öğretici niteliğe sahiptir.Genel olarak da hep Amerika kültürü ağır basmaktadır.Genel itibariyle her yetişkin insanın bu kitabı okuması gerekir diye düşünüyorum.Özellikle anne ve babaların bu kitabı okumaları onlar açısından son derece önemlidir.

Uzun zamandır okuduğum en doyurucu kitaplardan birisi. Ayrıca çeviren Osman Akınhay'ı özellikle kutlamak gerekir. Çünkü kitabı birebir çevirmemiş, anlam evrenini dilimize taşımış... Bu maharet ister, ne yazık ki bir çok çeviride bu mahareti göremiyoruz. Televizyon'un yayınlarının sadece içeriğiyle değil fakat daha çok bir iletim biçimi olarak yaratığı tahribatın Amerikadaki görünümü bu günlerde ülkemize de hiç yabancı değil... Hepimizin duyumsadığı ama bir türlü anlamlandırıp da analitik biçimde ifade edemediği, hatta bazen televizyonla ilgili olduğunu bile saptayamadığımız, içimizi sürekli sıkan bir "kötü hissin" pek çok nedenini bu kitapta bulabilirsiniz.

Neil Postman, televizyonun baş aktörü olduğu yeni iletişim ortamının kamusal söylemi ve devamında insanların hayata bakışını ne kadar da derinden etkilediğini kitabında anlatmış.
Kitap tarihsel perspektife belli bir yer ayırmış, basılı medyaya ciddi bir yer ayırmış ve ardından görsel medyanın gelişim sürecini açıklamış. Daha sonra görsel medyanın zihinlerimizi nasıl dumura uğrattığını açıklamış ve örneklemiş. Kitap adından zannedilebileceğinin aksine şovenist bir dilden çok eleştirel bir dil kullanmış ancak yine en nihayetinde televizyonun nasıl bir öldüren eğlence olduğuna gelmiş.
Kitap 80'li yılların Amerikası için yazılmış. Ancak kitabın bugün Türkiye'si için geçerliliği şaşırtıcı boyutlarda. Tek eksik olarak yüzyılın son iletişim devrimi kabul edilebilecek olan internetin kitapta -yayınlandığı yıl göz önüne alınarak- yer bulamadığı belirtilebilir.
Kitabın çevirisini bu tipte kitapların ağır çeviri diline nazaran oldukça iyi buldum ve kitabı iki günden az bir sürede okuyabildim.
Kitabı sadece çok televizyon izleyenlere ya da iletişimcilere değil kendinin sadece belli bir alana sıkıştırmamış tüm okuyuculara tavsiye ederim. Ben kendi adıma kitaptan büyük zevk aldım.

"Mutluluk kutusu" ya da "aptal kutusu" ne dersek diyelim. Yazar hepimizin evinde bulunan bu büyülü kutunun düşmanımız olduğunu söylüyor. Düşmanımızı tanıyalım!!!

-Sorun, televizyonun bize eğlendirici temalar sunması değil, bütün temaların eğlence olarak sunulmasıdır ve bu da bambaşka bir sorun oluşturur.
-Televizyon haberlerinin bizi eğlendirdiği, ama bilgilendirmediğini söyleyerek, bizim gerçek enformasyonlardan yoksun kalmamızdan çok daha ciddi bir duruma parmak basıyorum. Cehalet daima düzeltilebilir bir durumdur. Ancak cehaleti bilgi olarak kabul ettiğimiz zaman ne yapabiliriz?
-Bir televizyon programı, üstelik iyi bir program olarak "Susam Sokağı" , ne çocukları okulu sevmeye özendirir ne de okulla ilgili başka bir şeye. "Susam Sokağı" gibi bir televizyon programı çocukları, televizyonu sevmeye özendirir.

Bu kitabin en sevdigim ozelligi, cagimizda televizyonun kullanilisini Orwell ile Huxley'nin distopik dunyalari uzerinden aciklayisi oldu. Genel anlamda severek okudum diyebilirim. Televizyonun icadindan once iletisim araclari olarak yazi, matbaa, ardindan telgrafin hayatimiza etkilerini aciklayarak, birbiri ardina bir etki-tepki silsilesi uzerinden televizyonu ele alisi resmin butununu ve oncesinde onu hazirlayan zemini gormemiz acisindan onemliydi. Bunun disinda, basili ve gorsel bilgiyi zihinlerimizin nasil isledigine, basilidan gorsele kayan gunumuz medyasina ve saniyeler icinde degisen bu goruntulerin egitim sistemine girip talan edisiyle birlikte bunun egitim uzerindeki sonuclarina dikkat cekiyor. Tv'nin egitime "Susam Sokagi" ile burnunu sokmasi ve egitim sistemimizde kalici etkiler birakmasi ozellikle dikkat cekici bir bolumdu. Cevirisini de basarili buldugumu ilave etmeliyim.

güzel tespitler var. özellikle sosyolojiye meraklı olanlara tavsiye ederim.

Kesinlikle tavsiye edeceğim kitaplar arasında yer almaktadır. Kişisel gelişim kitabı değildir, alayım okuyayım televizyondan uzaklaşırım belki diyorsanız, güldürmeyin. Eleştirel bakış açısı nedir? diyenlere de kültürel dönüşümü örneklendirmek isteyenlere de faydalı olacaktır.

Televizyonun topluma, duygulara, beyine nasıl işlediği, yönlendirdiği, etkileri gerçekten çarpıcı boyutlarıyla anlatılmış.
Fakat dil açısından biraz ağır gibi, özellikle iletişimcilerin daha rahat okuyabileceği bir kitap.

Her ne kadar yalnızca televizyon üzerine bir inceleme ve iletişim öğrencilerine hitap ediyor görünse de aslında herkesin muhakkak okuması gereken bir kitap..telgrafın icadından itibaren başlıyor anlatmaya(tellerle iletişimin başlangıcı telgraf)ve değişen iletişim şekillerinin toplumu, kültürü ve neticede insanı(şahsiyeti itibariyle)nasıl değiştirdiğini çok güzel ifade etmiş. Ve bu değişimin kaynağını, 21.yy'ı aslında kimlerin şekillendirdiğini de görmüş oluyoruz kitapta.. hem de Batılı bir yazarın ağzından...

Yazarın medya dünyasının tarihsel gelişimi, medya kavramının oluşumu ve televizyonun hayatımıza girişiyle ortaya çıkan olguları incelediği mükemmel bir eser... Medya, iletişim, sosyoloji, felsefe üzerine okuma yapan kişiler için oldukça yararlı olacak bir inceleme

Kitabı genel anlamda değerlendirdiğim zaman başarısız olduğunu tam olarak söyleyemiyorum ancak yine de kitabın bazı noktalarda ciddi eksiklerinin olduğunu da belirtmem gerekir. Öncelikle kitap çok daha zengin bir hale getirebilirdi. Televizyon kültürünün birey ve toplum üzerindeki etkileri ile ilgili çok ilginç bilimsel çalışmalar mevcut. Bu tür örnekleri gösterip bir de kaynakları da belirtilseydi kesinlikle çok daha zengin bir çalışma oluşturulabilirdi. Ayrıca kitabın konulara yaklaşımı da ABD ile sınırlı kalmış. Oysa bu konu hakkında üçüncü dünya ülkeleri ile ilgili bir bu kadar daha kitap kaleme almak mümkün olurdu. Bu tür eksiklikler kitabı fakir hale getirmiş. Ancak yine de özellikle sosyologlar için faydalı olabilecek bir çalışma olduğunu da belirtmek zorundayım.

Televizyonun hayatımızdaki büyük yerini,insanların izlemesi için ne tür konuların kullanıldığını anlatan güzel bir kitap.Kapitalist toplumda televizyonunda bazı amaçlar için kullanıldığı gözler önüne serilmiş.

Dünyada en çok takip edilen yayın türü olan televizyon yayınlarının insan hayatı üzerindeki etkilerine ve televizyonun gücüne dair etkileyici bilgiler veren bir kitap. Üniversitelerin iletişim fakültelerinde ders kitabı olarak da işlenen bu kitap, bir evrensel toplum inceleme kriteri sunuyor.

Özellikle tüm televizyon izliyicilerinin bir defa bu kitabı okumasında fayda var. Yaşamımızın neredeyse büyük bir kısmı televizyon başında geçerken hem ailelerimizden, hem arkadaşlarımızdan, hem konuklarımızadan, hem sosyal etkinliklerden, hem kişisel faaliyetlerden ve hayata dair pek çok ayrıntıdan bizi mahrum eden televizyon bununla beraber çoğumuzun yaşama dair görüşlerini dahi etkilemekte. Pek çok insan televizyonlarda izledikleri yüzünden neredeyse sinir hastası olmak raddesine geliyorlar ve çok iyi amaçlarla kullanılabilecek bir ileitşim aracı olan televizyon bizleri içten içe yiyen bir canavar olarak kullanıyor. Bunları biraz daha net bir şekilde görebilmek için sanırım pasif veya aktif tüm televizyon izleyicilerinin okuması gereken bir eser.

Huxley'e göre insanlar yaşamları boyunca üzerlerindeki baskıdan hoşlanmaya, düşünme yetilerini dumura uğratan teknolojileri yüceltmeye" başlarlar. İşte Postman'ın yazdığı bu kitap Huxley'in haklı olduğu düşüncesiyle ele alınmıştır. Televizyon önderliğindeki medya çevresinin herkese eş zamanlı olarak aynı enformasyonu ilettiğini bu kadar yaygın bir hedef kitlenin tatmini içinde, kültürü, zorunlu olarak bir eğlence biçimine dönüştürüldüğünü söylemektedir. Televizyonun hayatımızda bu kadar fazla yer tuttuğu günlerde daha fazla okuyucuya ulaşması gereken bir eser ama ne yazık ki, piyasada yok! Yeni basımlarının mutlaka yapılması gerek!